.

kodbloke


   
 
  Haber

Kapuzbaşı Şelalesi turizme coştu
okan tarih 23.06.2009, 15:48 (UTC)
 Yaz geldi tatil planları da başladı. Hep güney hep güney, bıktık denizden kumsaldan diyorsanız, alın size Kayseri'de el değmemiş ormanlar içinden çıkan Kapuzbaşı Şelaleri...

Kayseri'nin Yahyalı ilçesine 80 kilometre uzaklıkta Orta Toroslar'da olan ve 18 bin hektar araziye sahip Hacer ormanlarında bulunan Kapuzbaşı Şelalesi, Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen Peyzaj Projesi çerçevesinde kazandığı yeni yüzüyle turizmin hizmetine sunuldu.

KAPUZBAŞI ŞELALERİ'NİN EŞSİZ GÜZELLİĞİNDEN KARELER

700 metre rakımda kayaların içinden çıkarak toprakla buluşan coşkun sular, proje çerçevesinde kullanılan 800 bin TL'lik yatırımla ziyaretçilerin akınına uğruyor.

Otopark, tuvalet, gezinti yolları, piknik alanları, ahşap köprü, çeşme, satış merkezi ve seyir terasıyla konuklarına eşsiz bir gezi imkanı sunan şelaleler, rafting, trekking ve doğu tutkunlarını hayran bırakıyor.

DOĞAL HARİKAYI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN

Yükseklikleri 40 ile 80 metre arasında değişen 7 şelaleden oluşan doğal güzellikleri görmeye gelen günübirlik ziyaretçiler göz alıcı bitki örtüsünde, kalıcı misafirler ise bungalov tipi ahşap evlerde konaklıyor.

Kayseri Valisi Mevlüt Bilici ise, el değmemiş Hacer Ormanları arasından akan Kapuzbaşı takım şelalelerinin, doğa turizmi tutkunlarının vazgeçilmez merkezlerinden biri olmaya aday olduğunu söyledi.

 

Kuran eğitiminde yaş sınırının izahı yok
okan tarih 23.06.2009, 09:10 (UTC)
 Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın, "Kur'an öğrenmeye getirilen yaş sınırlamasının pedagojik olarak da hiç bir mantığı yok" dedi.

Ebubekir Gülüm'ün röportajı

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın ile yaz kurslarını, yeni din eğitimi anlayışını ve yaş sınırlamasını konuştuk. Aydın, milletimizin tepki gösterdiği Kur'an öğrenmeye getirilen yaş sınırlamasının pedagojik olarak da hiç bir mantığının olmadığı belirtildi.

Cahillik dinden soğutuyor
Asıl sorgulanması gereken konunun Türkiye'de din eğitimini nasıl verildiği konusu olduğunu söyleyen Şevki Aydın, "Bugün anne babalar, din eğitimi konusunda cahillerdir. Onun için Allah'ı anlatırken bile, Allah'ı sevdirmek isterken nefret ettirebiliyorlar. Dindar yapalım derken dinden soğutabiliyorlar. Karşı çıkanların da savunanların da asıl tartışması gereken boyut burası" şeklinde konuştu.

Din eğitimi şiddeti azaltır
Şiddet olaylarının azaltılmasında da din eğitiminin etkisi olduğunu ifade eden Aydın, "Eğer kaliteli, nitelikli, bilimsel esaslara göre din eğitimi yapabiliyorsanız, tabiî ki bu şiddet olaylarının önlenmesinde, büyük rol oynayacaktır. Siz eğitimde dayağa, kaba kuvvete, hakarete ve başkalarının kişiliklerini tahrip etmeye yer verirseniz, çocuk da bu öğrendiğini hayata uygular. Bu da, gayet tabidir" dedi.

Batı'da anaokulunda bile din eğitimi var
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın, "Kur'an eğitimini 5. sınıfı bitirmiş olmakla sınırlamanın, hiçbir pedagojik izahı yok. Bilimsel temellendirilmesini yapmak mümkün değildir. Batıda anaokullarında bile din eğitimi veriliyor" dedi. Yaş sınırlamasının ilimsel gerçeklerce de onaylanmadığını ifade eden Aydın, "Ülkemizin gerçekleri ile de bağdaşmıyor. Din kültürü dersini 4. sınıfta başlatıyoruz ama burada 5. sınıfı şart koşuyoruz. Bunun izahı yok" diye konuştu.

Din eğitimi evde başlar!
Din eğitimi ne zaman başlar?" sorumuza cevap veren Prof. Aydın şöyle konuştu: "Çocuk, cevabı dinden gelen sorular sormaya başlarsa, din eğitimi başlamış demektir. Bu, evde başlar. Çocukların sorularını geçiştirmek, görmezden gelmek, yok saymak, pedagojik açıdan son derece tehlikelidir."

Çocukların günümüzde İslam dinini öğrenebildikleri eğitim kurumlarının başında gelen Kuran Kursları'ndaki mevcut durumu, eğitim programlarının niteliği ve içeriği, yaklaşık 10 yıldır süren 5. sınıfı bitirme şartı uygulaması, din eğitiminin hangi yaşta başlaması gerektiği gibi birçok önemli konuyu Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın ile konuştuk. Prof. Dr. Aydın, sorularımıza oldukça içten cevaplar verirken, velileri de 'Yaz Kursu' fırsatını iyi değerlendirmeleri uyarısında bulundu. İşte Prof. Dr. Aydın'ın dikkat çekici açıklamaları:

Ülkemizde Kur'an Kurslarından sorumlu kurum Diyanet İşleri Başkanlığı. Okullar kapandı. Yaz Kur'an kursları başlıyor. Bu yıl ne tür hazırlıklar yaptınız?
Öncelikle yaz kurslarını çok önemsiyoruz. Çünkü yaz kurslarımıza öğrencilerimizi alıyoruz. Ve öğrencilerin de, İslam dini eğitimi bağlamında yararlandıkları tek kurum, Kur'an Kurslarıdır. Birçok insan, dindarlığa bağlı bilgileri yaz kurslarında alıyor. Yaz kursları, bu anlamda çok büyük imkan. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bunu çok iyi kullanması lazım. Vatandaşımız için de, çok önemli bir fırsat. Bunu da çok iyi değerlendirmesi lazım. Çünkü bugün, çocuklarımızın eğitimiyle layıkıyla ilgilenmek, etkin ve verimli eğitim yapmak, oldukça zorlaştı. Artık kapalı toplumun dindarını değil açık toplumun dindarını yetiştiriyoruz. Bunun da zorlukları çok. Son derece iyi hazırlanmış, bilimsel bilgilere ihtiyaç var.

Ne tür eğitim?
Artık, eskiden olduğu gibi babadan, atadan gördüğümüz şekilde çocuklarımız eğitme imkanı yok. Yeni bilgiler gerekiyor. Bu bağlamda anne babaların din eğitimine bizim yaz kursları önemli destek sağlıyor. Diyanet olarak eğitim sistemini, yeniden disipline etmek istedik. 2005'te yaz kursları programları hazırladık. Eskiden bu programlar yoktu. Tamamen her şey hocamızın inisiyatifine bırakılmıştı. Biz daha etkin ve verimli hale getirelim diye düşündük Bunu yaparken, çağdaş eğitim bilimlerinin verilerinden yararlandık. Bunlar müfredat programı değil, eğitim ve öğretim programlarıdır. İçinde, bizim yeni din eğitimi anlayışımız ve felsefemiz var. Din eğitimi yaklaşımım biçimimiz var. Müfredatın içinde ise, her konunun sonucunda hangi davranışların elde edileceğine dair malumat var. Yani Hocamızı neyi ve nasıl öğreteceği konusunda yönlendiriyoruz.

Sistemde, köklü bir değişiklik yaptınız. Yeni sisteme geçiş nasıl oldu?
Yeni bir din eğitimi, anlayışı getiriyoruz. İnsanların bunu hemen anlaması ve uygulamaya koyması tabiî ki kolay değil. Biz kapalı toplumun dindarını yetiştirmeye dönük din eğitimi anlayışından geliyoruz. Görevlilerimiz, yeni bir din eğitimi anlayışı ile karşı karşıya kalıyorlar. Bunu kavramaları için kolları sıvadık. Bu programın bir de kılavuz kitabını hazırladık. Bütün imamlara bunlardan bir tane zimmetli verdik. Her yıl hizmet içi eğitim programları düzenliyoruz. Materyal geliştirme çalışmalarımız devam ediyor. Öğreticilerimizi, imamlarımızı, müezzinlerimizi, personelimizi eğitmeye devam ediyoruz. Ders kitapları ile bu kitapların öğretici kitaplarını hazırladık.

Yani bizim anlayışımızda şu var: Bir eğitim ancak uygulayıcısı kadar kaliteli olabilir. Bu anlayışla hareket ettiğimiz için, görevlilerimizin donanımını güncelleştirmek, bu eğitim anlayışını etkin ve verimli hale getirmelerini sağlayacak bir formasyona kavuşturmak, bizim için öncelik arz ediyor.

Geçen 4 yıllık sürede gelinen nokta nedir?
Her yıl daha ileriye gittik. Bu yıl 5'nci yılımız. Bizi mutlu eden bir gelişme var. Geçen yıl çok önemli bir mesafe kaydettiğimizi tespit ettik. Bu yıl daha iyi olacak diye düşünüyoruz.

Din kültürü, dinden haberdar etme dersi
Okullarda verilen Din Kültürü dersinin, din eğitimine katkısı var mı?
Okullardaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi, dinler hakkında bilgilendiriyor. Dinden haberdar etme dersidir. Kültür dersidir. Herhangi bir dinin dindarını yetiştirme dersi değildir.

Ama Kur'an Kursları, İslam dini eğitim kurumlarıdır. Ve buralar, isteğe bağlıdır. Onun için gönüllülük esasına bağlıdır, zorunlu değildir. Ve İslam'ın dindarını yetiştirmeyi amaç edinmektedir. Böyle bir görevi üstlenmiş kurumlardır.

Yeni sistemde sadece din eğitimi mi veriliyor? Yoksa kişisel gelişime katkı sağlama da amaçlanıyor mu?
Biz din eğitiminin bireysel gelişime katkı sağlayacak bir unsur olarak kabul ediyoruz. Kurslarda ne yapmak istiyoruz? İslam dini eğitimini yapmak. Biz buraya yoğunlaşıyoruz. İslam din eğitimini nasıl çekici, etkin ve verimli hale getirebiliriz? Biz bunun cevabını arıyoruz. Bu anlamda din eğitimini, bireysel gelişime katkı sağlayıcı olmasını arzu ediyoruz. Mesela biz Kuran'ı yüzünden okumayı öğretiyoruz. Bazı sureleri ezberletiyoruz. Ama bunun yanında, din öğretisinin temel esaslarını da öğretmeye çalışıyoruz. Ve bunları öğretirken, ezberci bir anlayışla değil, anlamlı öğrenmeyi sağlayacak bir din eğitimi anlayışından hareket etmeyi kararlaştırdık.

Ama Kur'an kurslarında ezber çok önemli. Ezberci eğitimle ile ezberlemeyi nasıl ayırdınız?
Ezberci eğitimle, belli kalıpları ezberletmeyi nihai amaç edinen anlayışı kastediyorum. Yoksa, ezbere yer verilmeyeceği anlamını kastetmiyorum. Anlamlı eğitimde de ezbere yer verilir. Mesela çocuğa, namazın farzlarını ezberletebilirsiniz. Ama namazın farzlarını ezberletmek, namazı öğretmek anlamına gelmez. O, bir atlama taşıdır. Asıl önemli olan husus, abdesti kavraması, niçin abdest alacağını bilmesi, abdestin nasıl alınacağını öğrenmesi ve bunları anlamını kavraması. Kendi dünyasında, bunu anlamlandırabilmesidir.

Anlamlı öğrenme, insanın beyninde, kafasında yer aldıktan sonra, o rahat bırakmaz artık. Davranışlarını, yönlendirmeye başlar. Onun için ezberlenen şeyi; bilgi değil bilgi verisi olarak görmez lazım.

Biz, bu bilgi verileri, hazır bilgi kalıplarını aktarmak yerine; biz, biraz da öğrencinin din bilgileri ve değerleri kendisinin keşfetmesi, anlamlandırmasının kılavuzu olmayı düşünüyoruz. Diğer eğitim anlayışından farkı bu. Bunu yapmak öncekine göre oldukça zor.

Sonuç almak bakımından nasıl?
Sonuçları kalıcı. Biz çocukların İslam ahlakının değerlerini ve kurallarını ezberlemesini düşünmüyoruz. Bu değerleri anlamlandırmış, kavramış, özümsemiş, kendisine mal etmiş, bireyle yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Dolayısıyla 'yalan söylemek kötüdür', 'Rüşvet kötüdür, haramdır' diye ezberleyen bir çocuk ve dindar birey düşünmüyoruz. 'Yalan söylemek benim varoluşumu tehdit eden bir şeydir. Ben yalan söylememeliyim' kararını veren çocuk ve genç yetiştirmemiz gerekiyor. Yeni din eğitimi anlayışımızla yapmak istediğimiz bu.

Kur sisteminin kazandırdıkları
Uygulanan program ne durumda? Kur sisteminde bugün gelinen nokta nedir?
Kur sistemiyle ilgili, sıkıntılar yaşadık. Yaşamadık değil. Çünkü insanların alıştığı bir kalıp var. Bu kalıpları bırakıp, yeni bir davranış biçimini özümsemeleri kolay değil. Ama artık onu da görevlilerimizin anladığı kanaatindeyim. Geçen yıl ki raporlarımız ve elde ettiğimiz veriler, artık kavrandığını gösteriyor. Kur sistemini devam ettirmek zorundayız. Çünkü bu son derece önemli. Niçin? Kur sistemiyle, öğretimi daha etkin ve verimli hale getirmenin, şartlarını hazırlamış oluyoruz. Bu sistemle herkes ihtiyaç duyduğu bilgileri alıyor. Önceden ne yapıyorduk? Herkesi bir grup yapıyorduk. Bilen de var, bilmeyen de var. Hepsi aynı grubun içinde. Bilenlere göre ayarlasanız bilmeyenler sıkılacak. Daha az bilenlere göre ayarlarsanız, daha ileri düzeyde olanlar sıkılacak.

Biz ne yapıyoruz? Seviye tespitini yapıyoruz. 3. tane kurumuz var. Bu kurlardan, kim hangisine kaydolacaksa oraya kaydoluyor. O program uygulanıyor. Bu hem öğretimi kolaylaştırıyor, hem de etkin ve verimli hale getiriyor.

Kur sistemi, nasıl uygulanıyor?
Yaz kursu süremiz toplam 2 ay. Biz şimdi onu tek blok olmaktan çıkardık. Çünkü vatandaşa sen çocuğunu 2 ay göndereceksin dediğin zaman, gönderemiyor. Tatil dönemi, izne ayrılacaklar, dinlenecekler. Sılai rahim yapacaklar.

Şimdi ne yaptık? Bu 2 ayı üçer haftalık 3 döneme ayırdık. Şimdi vatandaşa diyoruz ki, bu dönemlerden hangilerine çocuğunu gönderebileceksen, tarihlerine bak. İznini ona göre ayarla. Çocuğunu, bu dönemlerden hangisine gidebilecekse, ona gönder. Ki bu vatandaş için büyük kolaylık. Mesela Temmuzun başında izne ayrılmak isteyen vatandaşımız, 22 Haziran'da çocuğu başlayacağı için, birkaç gün daha kalayım şu döneme bitirsin diyecek. Bu, dönem esası ve kur sistemi, çocuklarımıza yaz kurslarında vermek istediğimiz bilgi paketini, daha güzel ve sağlıklı kazandırma imkanı verdi.

Din görevlileri yeni eğitim anlayışına uyum sağlayabildi mi?
Din görevlilerimizin büyük çoğunluğu İmam Hatip Lisesi mezunu. İlahiyat mezunlarının sayısı oldukça az. Dolayısıyla imamlarımız, hizmet öncesi dönemde, pedagojik formasyon dersi almadılar. Bu tabiî ki, büyük eksiklik. Pedagojik formasyon almamışsanız, çocukla, ergenle nasıl iletişim kuracağını bilmekte zorlanırsınız. Diyanet olarak, bu önemli sorunu, hizmet içi eğitim kursları, hazırladığımız materyallerle aşmaya çalışıyoruz. Ama epeyce mesafe aldığımıza inanıyorum. Bu da gayet doğal. İnsanlar yeni şeylerle adapte olmakta zorlanıyor.

Yaz dönemi kursları için ekstra avantajlarla daha cazip hale getirildi herhalde?
Hakikaten görevlilerimiz, büyük fedakârlıklarla bu işi yapıyorlar. İzin bile kullanamıyorlar. Biz az da olsa bir ücret tahakkuk ettirmeye başladık. Hiç olmazsa bir jest yapalım dedik. Yani onlara düşündüğümüzü ortaya koyalım, emeklerini değer verdiğimizi belli edelim istedik. Ama bu ücret emeklerinin tam karşılığı değil. Bunu kesinlikle ifade etmek gerekir. İzin yapamamaları da ciddi bir sorun. Nasıl edelim ki, hem kurslar başlamadan veya kurslar bittikten sonra izin yapabilsinler diye tedbirler de düşünüyoruz.

 

Makinist mesaj atarken kaza oldu iddiası
okan tarih 23.06.2009, 09:07 (UTC)
 Bazı yerel radyo ve televizyonlarda, trenin makinistinin telefonla mesaj atmakta olduğu sırada, aynı istikamette giden diğer trene arkadan çarptığı iddia edildi.


ABD'nin başkenti Washington'un en işlek metro hattından biri olan kırmızı hatta, iki trenin çarpışması sonucu 6 kişi ölürken, Washington metrosu tarihinin en ölümcül kazasına şahit oldu. En az 70 yaralının bulunduğu belirtilen kaza, 33 yıllık metro sisteminin en korkunç kazası olarak tarihe geçerken, şu anda 6 olan ölü sayısının artmasından endişe ediliyor.

Washington'un kuzeydoğusundaki Fort Totten istasyonunda, yeraltı tünelinden yer üstüne çıkan ve aynı yönde gitmekte olan iki metro treni, tam iş çıkışı saatinde, yani en fazla yolcunun taşındığı saatlerde çarpıştı. Ancak Tacoma Park bölgesindeki Fort Totten istasyonu, kırmızı hattın en ucunda bulunduğu için, yolcularının bir kısmını aradaki istasyonda indiren trenlerde, daha az sayıda yolcu bulunuyordu.

Ölen 6 kişiden biri, kaza geçiren trenlerden birinin kadın makinisti oldu. Bazı yerel radyo ve televizyonlarda, trenin makinistinin telefonla mesaj atmakta olduğu sırada, aynı istikamette giden diğer trene arkadan çarptığı iddia edildi.

Kazanın, böyle kişisel bir dikkatsizlikten mi yoksa normal şartlarda önünde bir tren bulunduğu zaman otomatik olarak arkadaki treni yavaşlatan otomatik sistemdeki bir bozukluktan mı kaynaklandığı yönündeki spekülasyonlara karşılık metro yetkilileri, kazanın nedenlerine ilişkin incelemenin halen devam ettiğini belirtiyor.

Çarpışmanın şiddetinden arkadan gelen tren, öndeki trenin en arkadaki vagonunun üstüne bindi. Washington itfaiyesi, trenin içinde sıkışanları çıkarmak için vagonları kesmek üzere ağır ekipman da kullanmak zorunda kaldı. Kaza, trafiğin en yoğun olduğu saatler olarak bilinen akşam 4:00 ile 6:00 arasında, yerel saate göre 5:00'te oldu.

70 yaralının, Washington Hastanesinde tedaviye alındığı ve durumlarının aciliyetine göre kollarına çeşitli renklerde bantlar takılarak, ağır yaralılara öncelik tanındığı belirtiliyor.

Kaza, ABD Ulusal Ulaşım Güvenlik Kurulu tarafından da araştırılıyor. İşe gidiş ve dönüşteki en yoğun saatlerde, trenlerin otomatikte hareket ettiği ve bilgisayarlar tarafından sistemin idare edildiği belirtiliyor.

Kazanın, metronun otomatik kontrol sisteminde olası bir yetersizlikten kaynaklanması ihtimaline karşı, bugün açık olması beklenen metro hatlarını otomatik sistem yerine makinistlerin idare etmesi bekleniyor. Trenlerin, birbirine yaklaştıkları sırada otomatik olarak durmalarını sağlayan sistemin, otomatik sistem devrede olmasa bile, normal koşullarda işlemesi gerektiği belirtiliyor. Son yıllarda, bu sistemde bazı arızaların olduğu belirtiliyordu.

Sinyal sisteminde bir hata olsa bile, tren makinistinin devreye girip treni elle durdurmasının beklenebileceği belirtiliyor. Ancak, birinci trenin üstüne çıkan arkadaki trenin, çok yüksek hızda gittiği tahmin ediliyor.

Washington metrosunda, 1996 yılından beri yaşanan 3 büyük kaza da kırmızı hatta oldu. 1996 yılında yine kırmızı hattaki Shady Grove istasyonunda gece buzlanma nedeniyle bir tren diğer trene çarptı ve tren makinisti öldü. Kasım 2004 tarihinde kırmızı hat üzerindeki bir tren Woodley Park istasyonunda başka bir trene çarptı, 20 kişi yaralandı ancak ölen olmadı. Metro tarihinin bu son kazadan önce en büyük ölümcül kazası, turuncu hatta bir trenin Smithsonian istasyonunda devrilmesiyle yaşanmıştı. Bu kazada 3 kişi hayatını kaybetmişti.

ABD Başkanı Barack Obama başsağlığı diledi.

(aa)


Etiketler: metro faciası abd washington metro hattı kaza ölü yaralı

 

Köprü geçişlerinde KGS'ye zam geliyor
okan tarih 23.06.2009, 09:04 (UTC)
 Ulaştırma Bakanlığı, köprü ve otoyollarda kullanılan Otomatik Geçiş Sistemi'ni (OGS) daha da yaygınlaştırmak için, Kartlı Geçiş Sistemi'ne (KGS) zam yapmaya hazırlanıyor.

Bakanlığın böyle bir karar almasının altında, OGS'ye göre daha ucuz olan KGS'nin tercih edilmesi yatıyor. Oysa Ulaştırma Bakanlığı, sürücülerin köprü ve otoyollarda hiç beklemeden geçişini sağlayan OGS'yi kullanmalarını istiyor. Zira, Otomatik Geçiş Sistemi'ni kullanan araçlar, köprü ve otoyol bankolarında hiç duraksamadan geçiyor. OGS'nin avantajlarına karşın, sürücülerin tercihi daha ucuz olan KGS oluyor.

Bakanlık, köprülerdeki kuyruklara son verebilmek için yeni bir düzenlemeye gidecek. Düzenleme, KGS'nin fiyatının OGS'ye yakın bir fiyata çıkarılmasını öngörüyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da, fiyatlarda ayarlama yapılacağını doğruluyor. KGS ucuz olmasına karşın, OGS'nin daha avantajlı olduğunu belirtiyor. Bakan Yıldırım, OGS ile KGS arasındaki farkı şöyle açıklıyor: "KGS'de kartı okutmak için 30 saniye bekliyorsunuz. O arada çalışan arabanın egzozu çevreye zarar veriyor. Arabanın o sürede gişede kalması trafiği olumsuz etkiliyor. Bu etkiler düşünüldüğünde OGS daha avantajlı olarak öne çıkıyor." OGS'yi yaygınlaştırmak istediklerini vurgulayan Yıldırım, "KGS kullanımı artıyor. OGS artmıyor. KGS niye artıyor? Çünkü daha ucuz. Biz, OGS kullanımının artmasını istiyoruz. Bunun için KGS fiyatlarında ayarlama yapabiliriz." diye konuştu.

Araçların köprü ve otoyol gişesinden durmadan geçişini sağlayan Otomatik Geçiş Sistemi (OGS), Kartlı Geçiş Sistemi'ne (KGS) göre daha pahalı. Bazı bankalarda satışı yapılan OGS cihazını Ziraat Bankası 40 dolardan, Garanti Bankası, İş Bankası ve Vakıflar Bankası 40 TL'den satıyor. OGS hesabına en az 26 TL'lik yükleme yapılıyor. OGS için vatandaşlar her ay 1 TL kullanım ücreti ödüyor. Yani otomobili olan bir vatandaş OGS alırken en az 67 TL ödeme yapmak zorunda. Oysa KGS için kart ücreti 1 ile 3 TL arasında değişiyor. İlk alındığında 30 TL'lik yükleme yapılıyor. Yani KGS OGS'nin yarı fiyatında. Bu nedenle vatandaşlar daha çok KGS'yi tercih ediyor. KGS ile gişelerden geçerken vatandaşlar durup, KGS kartını okuyucuya yaklaştırmak zorunda. Bu da trafikte duraklama ve sıkışıklığa sebep oluyor. KGS ve OGS kullanan vatandaşlara, otoyol ve köprü geçişlerinden nakit para kullananlara kıyasla yüzde 20 indirim uygulanıyor.


Etiketler: ogs kgs ulaştırma bakanlığı otomatik geçiş sistemi kartlı geçiş sistemi

 

CHP ve MHP'den ortak iptal başvurusu
okan tarih 23.06.2009, 09:02 (UTC)
 CHP'nin iptal başvurusu dilekçesinin MHP'liler de imzaladı. CHP ve MHP, Mayınlı Arazilerin Temizlenmesi Yasasının iptali için Anayasa Mahkemesi'ne birlikte başvuracak.

CHP'nin iptal başvurusu dilekçesinin MHP'liler de imzaladı. CHP ve MHP, Mayınlı Arazilerin Temizlenmesi Yasasının iptali için Anayasa Mahkemesi'ne birlikte başvuracak.

Etiketler: mayınlı arazilerin temizlenmesi yasası chp mhp iptal dilekçe anayasa mahkemesi
 

İzmir'de trafik faciası: 4 ölü, 17 yaralı
okan tarih 23.06.2009, 09:00 (UTC)
 İzmir Aydın otobanı İzmir istikametinde meydana gelen trafik kazasında, ilk bilgilere göre otobüs şoförü ile otobüste bulunan 3 yolcu olduğu belirtilen 4 kişi öldü, 18kişi yaralandı.

Kaza, sabah 06.45 sularında meydana geldi. Fethiye'den İzmir'e giden yolcu otobüsünün önündeki kamyona arkadan çarpması sonucu, otobüs şoförü ile otobüste bulunan 3 yolcu olay yerinde hayatını kaybetti.

İzmir'in Torbalı ilçesi yakınlarında yolcu otobüsünün, önündeki kamyona çarparak şarampole devrilmesi sonucu ölenlerin sayısının 4, yaralı sayısının 18 olduğu bildirildi.

Kazada ölen 4 kişiden ikisinin otobüs şoförü Sedat Atar ile yolculardan Emine Gebeş olduğu tespit edildi.

Yaralıların kamyon şoförü Aydemir Yeşilyurt ile otobüs yolcuları Yaşar Şahin, Mustafa Yalçın (71), Serkan Serdal (31), Mehmet Gültepe (56), Güllü Şimşek (42), Barış Şimşek (13), Mustafa Kurioğlu (28), Coşkun Kurioğlu (60), Esma Karacabey (43), Güllüye Dursun (43), Ayla Akgün (24), Meryem Kaçan (42), Hasan Kaçan (46) Sebehattin Ülger (46), Hayrünnisa Ülger (18), Servet Yalçın (57) ve Hatice Yurdugüzel (53) olduğu belirlendi.

Yaralılar, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Bornova Devlet Hastanesine kaldırıldı.

Fethiye'den İzmir'e gelen Sedat Atar yönetimindeki 35 H 8337 plakalı yolcu otobüsü, Aydın-İzmir otobanı Sağlık Köyü mevkisinde Aydemir Yeşilyurt'un kullandığı 35 T 1433 plakalı buğday yüklü kamyona arkadan çarparak devrilmişti.

Kazada ilk belirlemeye göre 3 kişinin öldüğü, 16 kişinin yaralandığı bildirilmişti.

ÖLENLERDEN BİRİNİN DAHA KİMLİĞİ BELİRLENDİ


İZMİR (A.A) - 23.06.2009 - İzmir'in Torbalı ilçesi yakınında yolcu otobüsünün, önündeki kamyona çarparak şarampole devrilmesi sonucu ölenlerden birinin daha kimliği belirlendi.

Kimlik tespiti çalışması yapan ekipler, otobüs şoförü Sedat Atar ve yolculardan Emine Gebeş'in ardından, hayatını kaybedenlerden birinin otobüs görevlisi Suat Ünver olduğunu tespit etti.

Trafik Şube Müdürlüğü yetkilileri, kazada ölü sayısının 4 olarak bildirilmesinin ardından, 1 kişinin daha öldüğünün anlaşıldığını, böylece ölü sayısının 5'e çıktığını kaydetti.

Henüz kimlere ait olduğu belirlenemeyen 2 cesedin üzerlerinden kimlik çıkmadığını kaydeden yetkililer, çalışmanın zaman alabileceğini ifade etti.

Kazada yaralanarak İzmir'deki çeşitli hastanelere kaldırılan yaralıların sayısının ise 28 olduğu bildirildi.

Torbalı Cumhuriyet Savcılığı, Bölge Trafik Şube Müdürlüğü ve İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri kaza yerinde çalışmalarını sürüyor.

Fethiye'den İzmir'e gelen Sedat Atar yönetimindeki 35 H 8337 plakalı yolcu otobüsü, Aydın-İzmir otobanı Sağlık Köyü mevkisinde Aydemir Yeşilyurt'un kullandığı 35 T 1433 plakalı buğday yüklü kamyona arkadan çarparak, devrilmişti.
 

<-Geri

 1  2 Devam -> 
 
Sayfalar
 
Daha hiç anket oluşturulmamış!


takvim
 

duyuru
 

SİTEDE KÜTFEN KÜFÜR ETMEYİNİZfont>

 

htmlpaylasim

 
Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol